Image
8 Ağustos, 2023

Cariye Hadisi: "Allah Nerededir?"

“(…) Söz konusu hadisin muhtelif hadis kaynaklarında nakledilen varyantları bir araya getirildiğinde şöyle bir arka planla karşılaşıyoruz: Sahâbe’den birisinin, koyunlarını güden bir câriyesi vardır. Koyunlardan birisini kurda kaptırınca kızıp kendisine bir tokat atan sahâbî, bilâhare Efendimiz’e (aleyhisselâm) gelerek durumu anlatır ve daha önceden bir mü’min câriye âzâd etme adağı bulunduğunu söyleyerek söz konusu câriyeyi âzâd etmesi halinde nezrini yerine getirmiş olup olmayacağını sorar. Efendimiz de (aleyhisselâm) câriyeyi kendisine getirmesini söyler. Câriye geldiğinde Efendimiz (aleyhisselâm), mü’min olup olmadığını öğrenmek için kendisine bazı sorular sorar. –Meselenin püf noktası burasıdır.–

Rivâyetin bazı varyantlarında Efendimiz’in (aleyhisselâm) câriyeye, “Allah nerededir?” diye sorduğu nakledilmektedir. Câriye bu soruya “Allah göktedir” diye cevap verir. Ardından gelen “Ben kimim?” sorusuna, “Sen Allah’ın Rasûlüsün” cevabını alınca, efendisine dönerek, “Onu âzâd edebilirsin; zira mü’mindir” buyurur. (Müslim, “Mesâcid”, 33; Ebû Dâvûd, “Salât”, 166; en-Nesâî, “Sehv”, 20; el-Muvatta, “Itk”, 6; Ahmed b. Hanbel, V, 447-9; İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, VII, 215.)

Bu rivâyeti mahrecinden, yani olayın kahramanı sahâbî Mu‘âviye b. el-Hakem es-Sülemî’den (radıyallahu anh) nakleden kişi ‘Atâ b. Yesâr’dır. Ancak aynı râvînin, aynı olayı “Allah nerededir?” sorusunun yer almadığı değişik bir lafızla naklettiğini görüyoruz. Buna göre Efendimiz (aleyhisselâm), “Semâda kim var?” diye sorarcasına elini yukarıya kaldırarak işaret buyurmuştur. (ez-Zehebî, el-‘Uluvv li’l-‘Aliyyi’l-‘Azîm, I, 254.)

Yine ‘Atâ b. Yesâr’dan aynı rivâyet şu lafızla da rivâyet edilmiştir: “Câriyeye “Allah’tan başka ilah olmadığına şahitlik eder misin?” diye sordu. Câriye “Evet” dedi. “Muhammed’in Allah’ın kulu ve Rasûlü olduğuna şahitlik eder misin?” diye sordu. Câriye “Evet” dedi…” (Abdürrezzâk, el-Musannef, IX, 175.)

Aynı lafız, Ubeydullah b. Abdillah b. Utbe b. Mes‘ûd isimli tâbi‘î tarafından, “Ensar‘dan bir adamdan” nakledilmiştir. (Ebû Dâvûd, “Eymân”, 16; el-Muvatta, “Itk”, 6; Abdürrezzâk, a.g.e., a.y.; Ahmed b. Hanbel, III, 452.)

Her ne kadar bu haliyle zâhiren mürsel ise de, bu varyant, mezkûr Ubeydullah’ın Ebû Hureyre’den (radıyallahu anh) rivâyeti olarak muttasıl bir senetle de nakledilmiştir. (Bkz. İbn Abdilberr, et-Temhîd, IX, 114-5.)

Bu muttasıl sened Ahmed b. Hanbel (II, 291) ve Ebû Dâvûd (“Eymân”, 16) tarafından zikredilmiş, ancak metinde Efendimiz’in (aleyhisselâm) câriyeye “Allah nerededir?” diye sorması üzerine câriyenin eliyle yukarıyı işaret ettiği zikredilmiştir. (Ayrıca bkz. Abdürrezzâk, IX, 176; İbn Huzeyme, Kitâbu’t-Tevhîd, 123; el-Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, VII, 388; ez-Zehebî, a.g.e., I, 260.)

Bir diğer varyantta Efendimiz (aleyhisselâm) câriyeye, “Rabbin kim?” diye sormuş, câriye eliyle yukarıyı işaret etmiştir. (İbn Huzeyme, a.g.e., a.y.)

YAZIYA BİR ARA:

Rıhle Dergisi'nin mevcut tüm sayıları sadece Rıhle Kitap'ta. Aşağıdan inceleyin.
Rıhle Dergisi'nin mevcut tüm sayıları sadece Rıhle Kitap'ta. Aşağıdan inceleyin.

Bir başka varyantta câriye Efendimiz’in (aleyhisselâm) sorularına sadece işaretle cevap vermiştir. Buna göre Efendimiz (aleyhisselâm) “Allah nerededir?” diye sormuş, câriye eliyle yukarıyı işaret etmiş, “Ben kimim?” sorusuna cevaben de câriye, “Sen Allah‘ın Rasûlüsün” anlamında eliyle önce Efendimiz’i (aleyhisselâm), sonra da yukarıyı işaret etmiştir. (Ebû Dâvûd, “Eymân”, 16; Ahmed b. Hanbel, II, 291.)

Bütün bu varyantlar bir noktayı açık biçimde göstermektedir: “Eynellah hadisi” veya “cariye hadisi” diye bilinen bu rivâyet kesinlikle mana ile aktarılmıştır. Bir diğer deyişle, Efendimiz (aleyhisselâm) ile câriye arasında geçen konuşmanın, râvîler tarafından kendi anladıkları lafızlarla aktarılması sonucunda, teknik tabiriyle “ızdırab” dediğimiz durum ortaya çıkmıştır ki, ehlince malum olduğu üzere, senedi sahih de olsa herhangi bir rivâyetin metninde bulunan bu tür bir “uyuşmazlık”, hadisi sıhhat derecesinden zaaf derecesine düşürür.

Bir an için bu gerçekten sarf-ı nazar edelim ve yukarıda verdiğim arka planını da dikkate alarak söz konusu hadise yakından bakalım: Bu hadiste Efendimiz’in (aleyhisselâm) câriyeye sorduğu sorunun, onun mü’min mi yoksa putperest mi olduğunu ortaya çıkarmaya yönelik olduğu açıktır. Câriyenin, soruya verdiği cevaptan putperest olmadığı ve bir “Allah inancına” sahip olduğu anlaşılmaktadır. “Allah nerede”, “Rabbin kim”, “Semâda kim var”… gibi sorulara kadının verdiği cevap ya da eliyle yaptığı işaret, herhangi bir puta değil, “Yüce bir Yaratıcı’ya” inandığını ima eder tarzdadır ki bilgi ve kültür seviyesi düşük bir insanın putperest olmadığını anlamak için bu türlü cevaplarla yetinmek yanlış değildir.

Zikrettiğim hususlardan, mü’min olup olmadığını tesbit için kendisine getirilen câriyeye Efendimiz’in (aleyhisselâm) ne sorduğunu, tek başına o rivâyeti veya onun varyantlarından sadece birisini esas alarak ortaya çıkarmak mümkün görünmemektedir. Öyleyse yapılması gereken şey, böyle durumlarda Efendimiz’in (aleyhisselâm), kendisine getirilen kişiye mü’min olup olmadığını tesbit için ne sorduğunu, benzer vakaları araştırarak tesbit etmektir.

Sahâbe’den eş-Şerîd b. Süveyd’den (radıyallahu anh) nakledilen rivâyet bu konuda bize yol gösterici mâhiyettedir. Ahmed b. Hanbel (IV, 222, 388-9) ve İbn Hibbân’ın (I, 419) rivâyet ettiğine göre eş-Şerîd b. Süveyd (radıyallahu anh), Efendimiz’e (aleyhisselâm) gelerek, annesinin mü’min bir câriyeyi özgürlüğüne kavuşturmasını vasiyet ettiğini, kendisinin de siyâhî bir câriyesi bulunduğunu söyler ve onu âzâd etmekle bu vasiyeti yerine getirmiş olup olmayacağını sorar. Efendimiz (aleyhisselâm) câriyeyi kendisine getirmesini söyler. Câriye gelince Efendimiz (aleyhisselâm), “Rabbin kim?” diye sorar. Câriye “Allah” der. Ardından “Ben kimim?” diye sorar. Câriye “Allah’ın Rasûlüsün” diye cevap verir. Bunun üzerine Efendimiz (aleyhisselâm), câriyeyi getiren sahâbîye dönerek, “Onu âzâd edebilirsin, zira o mü’mindir” buyurur.

Bu rivâyette zikredilen soruyu ed-Dârimî (“Nuzûr”, 10), hemen aşağıda İbn Ebî Şeybe’den naklen zikredeceğim lafızla sevk etmiştir. Dolayısıyla eş-Şerîd (radıyallahu anh) rivâyetinin de mana ile rivâyet edildiğini söylemek mümkündür.

Benzeri bir olay İbn Ebî Şeybe tarafından (el-Musannef, VII, 215) rivâyet edilmiştir. Buna göre bir adam Efendimiz’e (aleyhisselâm) gelerek annesinin mü’min bir köleyi âzâd borcu (adağı) olduğunu ve kendisinin de bir câriyesi bulunduğunu söyler. Efendimiz (aleyhisselâm) câriyenin kendisine getirilmesini ister. Câriye gelince “Allah’tan başka ilah bulunmadığına ve benim de Allah’ın Rasûlü olduğuma şahitlik eder misin?” diye sorar. Câriye “Evet” deyince, sahâbîye “Onu âzâd et” buyurur.

Yine benzeri bir olay el-Hâkim tarafından (el-Müstedrek, III, 258) nakledilmiştir. Bu sefer Efendimiz’e (aleyhisselâm) gelen bir kadındır ve yanında siyâhî bir câriye vardır. Efendimiz (aleyhisselâm), mü’min olup olmadığını öğrenmek için câriyeye şu soruları sorar: “Rabbin kim? Dinin ne? Ben kimim? Namaz kılıyor musun? Benim Allah katından getirdiklerimin hak olduğunu ikrar ediyor musun?” Câriyenin bütün bu sorulara olumlu cevap vermesi üzerine “Onu âzâd et” buyurur.

Ramazan hilalini gördüğünü söyleyen bir adamın mü’min olup olmadığını tesbit için Efendimiz (aleyhisselâm) kendisine şöyle sormuştur: “Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in de O’nun kulu ve Rasûlü olduğuna şahitlik eder misin?” Adam “Evet” deyince oruca başlanmasını emir buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, “Sıyâm”, 14; en-Nesâî, “Sıyâm”, 8; et-Tirmizî, “Savm”, 7; İbn Mâce, “Sıyâm”, 6; Abdürrezzâk, VI, 35; İbnu’l-Cârûd, el-Müntekâ, 157; el-Hâkim, I, 297, 424…)

Efendimiz (aleyhisselâm), Yahudi bir anne-babanın çocuğu ölüm hastalığındayken yanına gitmiş ve kendisine “Allah’tan başka ilah bulunmadığına şahitlik eder misin?” diye sormuş, çocuk “Evet” deyince, “Muhammed’in de Allah’ın Rasûlü olduğuna şahitlik eder misin?” buyurmuş, çocuk yine “Evet” diye cevap vermişti. Bir süre sonra çocuk vefat ettiğinde Efendimiz (aleyhisselâm) ve Sahâbe onu yıkayıp defnettiler. (et-Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Kebîr, VIII, 67. el-Heysemî, Mecma‘u’z-Zevâid’de (II, 323) isnâdının hasen olduğunu söylemiştir.)

Keza başta el-Buhârî ve Müslim olmak üzere pek çok kaynakta zikredilen İbn Sayyâd kıssasında Efendimiz’in (aleyhisselâm), İbn Sayyâd’a, “Benim Allah’ın Rasûlü olduğuma şahitlik eder misin?” diye sorduğu nakledilmiştir.

Bu örnekler, Efendimiz’in (aleyhisselâm), karşısındaki kişinin mü’min olup olmadığını tesbit için kendisine “Allah nerededir?” diye sormak yerine, Allah Teâlâ’nın birliğine ve kendisinin de O’nun kulu ve elçisi olduğuna şahitlik edip etmediğini sorduğunu göstermektedir. “Eynellah hadisi” veya “cariye hadisi” diye bilinen söz konusu rivâyet dışında Efendimiz’in (aleyhisselâm), muhatabının mü’min olup olmadığını ortaya çıkarmak için kendisine “Allah nerededir?” diye sorduğunun nakledildiği bir başka rivâyet bilmiyoruz.

Ebubekir Sifil

Ebubekir Sifil Hocamızın Kitaplarını İncelemiş miydiniz?